|
|
|
 |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
ESKİ CAMİİ
Edirne’de Osmanlılardan günümüze ulaşmış en eski anıtsal
yapıdır. 1403’te Emir Süleyman zamanında yapımına başlanmış,
Çelebi Sultan Mehmet zamanında 1414’de bitirilmiştir. Osmanlı
Padişahlarından II. Ahmet ve II. Mustafa'ya bu camide "Kılıç
Kuşanma" törenleri yapılmıştır. Kabe de bulunan rüknü yemani
taşının bir parçasını da bulunduran eski cami devrin
alimlerinden Hacı Bayram Veli Hazretlerine de bir müddet ev
sahipliği yapmıştır. |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
ÜÇ ŞEREFELİ
CAMİİ
1438-1447 yılları arasında Sultan II. Murat’ın yaptırdığı
Balkanlardaki egemenliğin ifadesi gibi olan ve bayram namazını
resmedildiği cami Osmanlı Sanatının erken ve klasik dönem üslubu
arasında yer alır. Mimar Müslihiddin Ağanın Burada ilk kez bir
plan uygulamış, daha sonra bu planı Mimar Sinan İstanbul
camilerinde daha gelişmiş biçimiyle uygulamıştır. Ayrıca Osmanlı
Mimarisi’nde revaklı avlu ilk kez bu camide kullanılmıştır.
Avlunun dört köşesine minareler yerleştirilmiştir. Üç Şerefeli
Cami, bu özellikleriyle sonraki camilere öncü olan anıtsal bir
yapıdır. Revak kubbelerindeki özgün kalem işleri, Osmanlı
camilerindeki en eski örneklerdir. Bir çok özelliğiyle ilklere
sahip olan cami Edirne de Taçkapısıyla Tanınmaktadır. |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
LARİ CAMİİ
Edirne Eski İstanbul Caddesi ile Saraçlar Caddesi’nin birleştiği
noktada, Bat Pazarı denilen yerde bulunan Lari Camisi’ni Fatih
Sultan Mehmet’in Hâkim Lari-i Acemi isimli hekimi 1514 yılında
yaptırmıştır. Tıp kaynaklarında Abdülhamid Lari olarak tanınan
bu hekim ile ilgili bir takım iddialar ortaya atılmıştır.
Bunlara göre Fatih Sultan Mehmet’i yavaş yavaş zehirlemiş,
Karamanlı Mehmet Paşa’ya uyarak padişahı yanlış tedavi etmiştir.
Ancak Sultan II.Beyazıt zamanında da padişahın yanında
hekimliğini sürdürmesi bu iddiaların yersiz olduğunu
göstermektedir. |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
SULTAN II.
BAYEZID KÜLLİYESİ (SAĞLIK MÜZESİ):
Tunca nehri kıyısında bulunan külliye Edirne’nin en önemli
yapıtlarındandır. Cami, tıp medresesi, imaret, darüssişfa,
hamam, mutfak, erzak depoları ve öbür bölümleriyle geniş bir
alana yayılmıştır. II. Bayezid’in 1484-1488’de yaptırdığı
külliyenin mimarı Hayreddin’dir. Çok etkileyici bir görünümü
olan külliye küçüklü büyüklü yüze yakın kubbeyle örtülüdür.
Yapıların en ilginci 20,55 m. çaplı, tek kubbeli, iki minareli
anıtsal camidir. Caminin batısında Darüşşifa ve Tıp Medresesi
bulunmaktadır. Revaklarla çevrili ön avlunun yanlarında ise akıl
hastalarının iyileştirildikleri kubbeli hücreler bulunmaktadır.
Avrupa da içine şeytan kaçmış denilerek yakıldıkları dönemde
kurulan Darüşşifa özellikleakıl hastalarının müzik ve su sesiyle
iyileştirilmesi ana ilkeydi. |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
ALİPAŞA
ÇARŞISI(KAPALI ÇARŞI)
Edirnelilerin daha çok Kapalı Çarşı adıyla andıkları Ali Paşa
Çarşısı Kanuni Sultan Süleyman'ın son yıllarında dört yıl kadar
Sadrazamlık yapan Hersekli Semiz Ali Paşa tarafından 1569
yılında Mimar Sinan'a yaptırılmıştır. Bir söylentiye göre
Kırklareli'nde yapılacak bir camiye gelir temin etmek amacıyla
yaptırılmıştır. Yapılmasındaki bir maksat da kıymetli eşya satan
(altın, gümüş vb.) ticaret erbabını bir çatı altında toplamak ve
bu ticaret erbabının korunmasını sağlamaktır. Kaynaklara
bakıldığında; her gece yüz adet bekçinin çarşıyı beklediğinden
bahsedilmesi de söz konusu ticari ürünlerin ne kadar değerli
olduğunun göstergesidir. Çarşının bir özelliği de kemerlerinin
kırmızı-beyaz taştan yapılmış olmasıdır. Edirne'nin ticari
hayatı bakımından yerli yabancı turistlerin akınına uğrayan
Alipaşa Çarşısı'nda 130 dükkan ve 6 kapı bulunmaktadır. Altı
kapının ilk ikisi iki ucunda olup, ortadaki iki yöne açılır ve
ortakapı olarak bilinir. Diğer ikisi de doğuya bakar.
Güneyindeki kapı (İğneciler ve Balıkpazarı Kapısı) Direkler
Çarşısı'na açılır. Dış duvarlar kesme taşla örülü olup üstü
tuğladır. 300 m. uzunluğundadır.
Ali paşa
çarşısının edirne de yaygın bir ünü vardır. Edirneliler bir
esnafı kötülemek için; o zaten ali paşalı değildir derler. Iyi
bir esnafı överken de o zaten ali paşalıdır sözünü söylerler.
Edirnede ali paşa esnafınn dededen babaya ve oğla geçmesi
gelenekselleşmiştir. Bu çarşı iyi ve ünlü esnaf yetiştiren bir
okul niteliğindedir. Ali paşa çarşısında dükkan çalıştırmak için
çok zengin olmak yeterli değil aynı zamanda iyi ahlaklı olmak da
gerekmektedir.
29 Eylül 1992
yılında elektrik kontağından çıkan yangın sonucu çarşı harap
hale gelmiştir. O dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in
önayak olmasıyla çarşı 5 yıl süren onarımdan sonra 25 Kasım 1997
tarihinde tekrar hizmete açılmıştır. |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
BEDESTEN
ÇARŞISI
Eski Cami'ye gelir temin etmek için Çelebi Sultan Mehmet
zamanında 1417-1418 tarihleri arasında yaptırılmıştır. Erken
Osmanlı Dönemi çarşılarının ayakta ve kullanılır durumdaki en
ilginç örneklerindendir. Mimarı Hacı Alaeddin'dir. Dikdörtgen
biçiminde olup boyutları 41'e 78 metredir. 14 kubbeli bir
yapıdır ve dört cephesinde 54 dükkan bulunur. Her cephenin
ortasına düşecek şekilde dört kapısı bulunmaktadır. İç mekanda
dört yüze dağılan şekilde 36 adet hücre vardır. İç Mekan
boyutları 20 x 56 metredir.
Her kubbede
bir adet pencere vardır ve iç mekan bunlarla aydınlatılır.
Çatısı kurşunla kaplıdır.
Evliya Çelebi;
"İçinde değerli eşya alınıp satılan yer" anlamına gelen Bedesten
için: "Burada Mısır Hazinesi değerinde olan elmas ve mücevherler
zengin tacirlerin dolapçıklarında gözleri kamaştırır; çarşıyı 60
gece bekçisi beklerdi." şeklinde yazmaktadır.
Osmanlı
İmparatorluğu'nun yükselme devrinde çok hareketli bir alışveriş
yeri idi. Çok değerli mücevherler satan dükkanlar bulunuyordu.
Günümüzde de canlı alışveriş merkezlerindendir. Kentte bulunan
az sayıda mermer ustası bu çarşıda mesleklerini sürdürmektedir.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
ŞÜKRÜPAŞA
ANITI
Tarihe "Edirne Müdafii" olarak geçen, merhum Mehmet Şükrü Paşa
adına yapılan anıtın ilk temeli 22 Haziran 1984 yılında atılmış
ancak yapı belli bir seviyeye geldiğinde, mühendislik hataları
nedeniyle çökmüştür.
14 yıl bu
durumda kalan anıt, dönemin askeri komutanları Çetin Erman ve
Zafer Özer Paşalarca yeniden ele alınmış; yeni bir proje
çerçevesinde 4 ay içinde tamamlanarak 27.07.1998 tarihinde
açılışı yapılmıştır. 31 Temmuz 1998 tarihinde Mehmet Şükrü
Paşa'nın naaşı İstanbul Merkez Efendi Mezarlığı'ndan alınarak
anıt mezara nakledilmiştir.
Anıt
kompleksinin 16 bin m2'lik bölümü Anıt; 3 bin m2'si oturma
grupları ve otopark, 10 bin m2'si ise yeşil alan durumundadır.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
SARAYİÇİ
BALKAN SAVAŞI ŞEHİTLİĞİ
Sarayiçi Balkan Savaşı Şehitliği, Balkan Savaşı'nda düşman
işgaline karşılık verilen 300.000 şehit ve 1913 yılında
Sarayiçi'nde aç ve susuz bırakılarak öldürülen 20 bin şehit
anısına yaptırılan bir anıttır. Kültür Bakanlığı tarafından
düzenlenen bu şehitlikte, Türkiye'nin her köşesinden isimler
bulunmaktadır.
Aynı alanda,
1939 yılında yapılan Balkan Şehitleri Anıtı da yer almaktadır.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
MERKEZ YAHUDİ
HAVRASI
Edirne’ye 1492'de sürüldükleri İspanya'dan ve sonraki dönemlerde
Portekiz'den gelen Yahudiler, burada kendi cemaatleri için
sinagoglar kurarlar ve zamanla bunların sayısı onüçe ulaşır.
1903 yılında yaşanan Büyük Yangınla tüm sinagoglar tahrip olur.
Bunun üzerine Yahudiler dönemin Padişahı Sultan II.Abdülhamid
Han'a başvururlar. Sultan Abdülhamid Han'da tüm küçük
sinagogların yerini alacak tek bir büyük Havra yapımı için 1906
yılında ferman verir. Bu ferman üzerine 1906 yılında başlayan
inşaat 1907 yılında sona ermiş ve adı da Büyük Sinagog
konmuştur.
Fransız Mimar
Depre tarafından altı yüz erkek ve üç yüz kadını
barındırabilecek büyüklükte inşa edilen Sinagog'un yanında bir
Haham Lojmanı ve Yahudi Cemaati için bir de Okul inşa
edilmiştir.
Yahudi
Cemaatinin Edirne'den ayrılışları hız kazanınca ilgisizlik ve
bakımsızlık sürecine giren Havra 1995 yılında Vakıflar Bölge
Müdürlüğü'nün mülkiyetine geçer. 5 Ocak 1997 tarihinde ise
çökerek ön cephe dışında tamamen yıkılmıştır.
Sonraki
yıllarda Trakya Üniversitesi ile kültür hizmetlerinde
kullanılmak üzere, restorasyonunun gerçekleştirilmesi için bir
devir anlaşması yapılmışsa da henüz bir netice alınamamıştır. |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
SWETİ GEORGE (ESWETİGEORGİ)
ORTODOKS KİLİSESİ
Edirne’nin Kıyık Semtinde 1880 yılında inşa edilmiştir. 1889 da
dekore edilen kilisedeki yazılar slavbulgarcası ile yazılmıştır.
Daha önce aynı yerde bulunan kiliseden kalma bazı tablolar
mevcuttur. Halk arasında Bulgar Kilisesi olarak da bilinir.
19-İtalyan
(Katolik) Kilisesi: Kaleiçi’nin azınlıklarını günümüze taşıyan
bir başka yapı da Gazi Paşa Caddesindeki Katolik Kilisesi'dir.
Halk arasında daha çok İtalyan Kilisesi olarak anılır.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
DOLMENLER -
MENHİRLER (TAŞ MEZARLAR)
Lalapaşa İlçesinde İ.Ö. 2000 li yılların sonları ile 1000 li
yılların başlarına tarihlenen Dolmen ve Menhir adı verilen taş
mezarlar bulunmuştur. Yapılan kazılarda mezar içlerinde bazı
araçlar (Gözyaşı şişesi, madeni takılar) bulunmuş olup, bunlar
Edirne Arkeoloji ve Etnoğrafya Müzesi'nde sergilenmektedir.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
EDİRNE
SARAYLARI VE SARAYİÇİ
Edirne'nin fethinden sonra ilk saray Sultan I.Murat tarafından
1365 yılında şimdiki Muradiye Küçükpazar ile Kırlangıç Bayırı
arasında bulunduğu söylenen ve adına Kavak Meydanı denilen
alanda yaptırılmıştı.
Ancak daha
sonra Sultan II.Murat tarafından Tunca Adasını da içine alan
bölgede Tunca'nın batısında bir ikinci saray inşaatı
başlatılmış; Fatih Sultan Mehmet geliştirerek büyütmüştür. Bu
Saray Saray-ı Cedid-i Amire, diğer ilk saray ise Saray-ı Atik
olarak adlandırılır.
İkinci
Saray'ın kapladığı alan 3.000.000 metrekaredir.
Bu saray
başşehrin İstanbul'a taşınmasından sonra da başta Fatih olmak
üzere padişahların ilgi alanında kalmayı sürdürmüş, padişahların
çoğu burada ikamet etmişlerdir.
1870'li
yıllarda sarayın mahzenleri cephane depolamada kullanılmaya
başlanmış; 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı (93 Harbi) sırasında,
Ruslar'ın Edirne'ye yaklaşması üzerine, Vali Cemil Paşa ve Müşir
Ahmet Eyüp Paşa'nın emirleriyle ateşe verilmiş ve saray havaya
uçurulmuştur.
Savaş
sonrasında ise Vali Rauf Paşa'nın izniyle sağlam kalan yerlerden
sökülen çiniler ve değerli eşyalar, yabancı ülke yöneticilerine
hediye edilmiştir.
Bunların
içinde İngiliz Kraliçesine 27 sandıkla hediye olarak
gönderilenler büyük önem arz eder.
Günümüzde
Kırkpınar güreşlerinin de yapıldığı bu saray alanına Edirneliler
Sarayiçi adını vermişlerdir.
Bölgeye yakın
olan mahallelerde yaşayanlar ise buraya Sarayiçi yerine; kısaca,
Saray derler. |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
ADALET KASRI -
TUNCA BOYUNDAKİ BİR MİMAR SİNAN ŞAHESERİ
1562 yılında Kanuni Sultan Süleyman tarafından Mimar Sinan'a
yaptırılan Adalet Kasrı, Selçuklu Mimari tarzında ve ve taştan
inşa edilmiştir. Bu kasır, Bakanlar Kurulu (Divan-ı Hümayun) ve
Yargıtay olarak kullanılırdı.
İlk katında
Şerbethane, ikincisinde divan katipleri, en üst katta da Divan
heyetinin toplandığı mermer salon bulunmaktaydı.
Divan'ın
toplandığı salon ortasında Edirnekari mermer bir havuz ve köşede
kafes arkasında padişahın tahtı yer alır.
Saray'dan
Günümüze Kalanlar
Fatih
Köprüsü'nden kuzeye bakıldığında Saray'dan geriye kalan son
parçaları şu şekilde sıralayabiliriz.
Solda Saray
Mutfakları, ortalarda Babüssade (Saray'ın Saadet Kapısı)
Babüssade'nin sağ yanında Fatih Sultan Mehmet tarafından
yaptırılan ve Cem Sultan'ın doğduğu yer olan Cihannüma (Has Oda)
Kasrı.
Bu Kasr (Köşk)
yedi katlı olarak yapılmıştır. En üstte Cihannüma Odası bulunur.
Edirne Saray'ının en büyük Kasrıdır ve en geniş alana
yayılanıdır.
Cihannüma'nın
sağ tarafında Kum Kasrı Hamamı bulunur.
Kum Kasrı'nın
bu adını, bulunduğu yerin sarı renkli kumundan aldığı rivayet
edilir |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
MERİÇ
(ABDÜLMECİT - YENİ KÖPRÜ) KÖPRÜSÜ
Bu
köprünün yapımı 1832 yılında Edirne'yi ziyaret eden Sultan II.Mahmut'un
emriyle gündeme gelmiştir. O yıllarda burada ahşap bir köprü
bulunmaktaymış.
Köprünün
yapımı bütçe sıkıntıları nedeniyle ancak 1842 yılında Sultan
Abdülmecit döneminde başlatılabilmiş ve beş yılda bitirilmiştir.
Bitiminde köprüye konulan kitabe, Yunan İşgali döneminde
işgalciler tarafından söktürülmüştür.
Edirne'nin en
yeni Osmanlı yapısı köprüsüdür. 12 kemerli olup, güzel bir
görünüşü vardır. Günbatımının dünyada en güzel izlenebildiği
noktalardan olduğu söylenir. |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
MERİÇ NEHRİ
HAKKINDA
Antik adı Hebros olup, Bulgarca Maica, Rumca Evros olanak
anılır.
Bulgaristan'ın
güneybatısında; Rila Dağlarının kuzey yamaçlarından doğar.
Sivilingrat ve Kapıkule arasında Bulgaristan Yunanistan
sınırını; Karaağaç dışında da Kapıkule ile Enez arasında Türk-
Yunan sınırını oluşturur.
490 km.
uzunluğundadır ve Enez'de Ege Denizine dökülür. Türkiye
-Yunanistan sınırının başlangıç noktalarında Arda'yı; Türkiye
sınırları içinde ise Tunca ile Ergene Nehirlerini içine alır.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
MAKEDON ( SAAT
) KULESİ
Roma
İmparatoru Harianus tarafından kurulan Hadrianapolis’i
çevreleyen surların dört köşesindeki kulelerden asıl adı
Makedonya Kulesi olan kule ( Saat Kulesi ) günümüze ulaşan tek
örnek durumundadır. Edirne Valilerinden Hacı İzzet Paşa’nın kule
üstüne yaptırdığı ahşap katlar ve koydurduğu saatler sonrasında
burası ( 1866-1867 ) Saat Kulesi olarak anılmıştır.
1894 yılında
ahşap katlar indirişmiş ve yerine kagir üç kat inşa edilmiştir.
Fransa’da yaptırılan yeni saatler ise kulenin yapımında iki yıl
sonra konulmuştur.
Kule
çevresinde sürmekte olan kazılarda Roma dönemi buluntularına
rastlanmaktadır. Kuleni batı yönünde surlardan kalan son
parçalardan örnek bulunmaktadır. |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
UZUNKÖPRÜ
KÖPRÜSÜ
II.
Sultan Murat Varna seferinden dönerken Ergene Nehri’ne
geldiğinde orduları ile su taşkınlığından dolayı nehrin
sahilindeki bayıra geçirmek zorunda kalmıştır.
Gelibolu
istikametine gidilebilmesi için nehrin üzerine bir köprü
yapılmasının lüzumlu bulmuş ve hemen inşaatı için emir
vermiştir. Bu emir üzerine Mimar Muslihiddin tarafından 1426
yılında inşaata başlanmış ve 1443 yılında sonra ermiştir.
18 sene gibi
uzun bir müddet süren bu muazzam eser 1392 m. uzunluğunda, 5,5
m. genişliğinde ve 174 kemerli olarak inşa edilmiştir. Köprünün
inşaatı ile Cesri Ergene adıyla bir kasaba kurulmuş ve bugünlere
kadar gelmiştir. Köprü ayrıca dünyanın en uzun taş körüsü
özelliğini de hala korumaktadır. |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
KARAAĞAÇ GAR
BİNASI
Edirne Tren Garı, İstanbul’daki Sirkeci Garı örnek olarak
yapılmış gar binalarından birisidir. Şark Demiryolları Şirketi
adına Mimar Kemalettin Bey tarafından neoklasik üslupta inşa
edildi. Üç katlı, dikdörtgen planlı ve 80m. uzunluğunda bir
yapıdır. İstanbul’u Avrupa’ya bağlayan demiryolunun en önemli
istasyonlarından birisi idi[1]
İnşaatı 1914 yılında genel olarak bitirilmişti ancak o yıl
başlayan I. Dünya Savaşı nedeniyle demiryolu güzergahı değiştiği
için hizmete giremedi. Savaş sonunda Osmanlı Devleti sınırları
dışında kaldı[2].
24 Temmuz 1923 tarihinde imzalanan Lozan Antlaşması'nda
Karaağaç, Bosnaköy ile birlikte Yunanistan'ın Batı Anadolu'da
yaptığı tahribata karşılık, savaş tazminatı olarak Türkiye'ye
verildi. Böylece yeniden Türk sınırlarına giren Karaağaç
İstasyonu, 14 Eylül 1923 günü Yunanlılardan teslim alındı ve
1930’da işletmeye açıldı. |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
KAPIKULE
İlk olarak 1930 senesinde Bulgaristan sınır karakolu olarak
kurulmuştur. 1953 yılına gelindiğinde Bakanlar Kurulu kararı ile
sınır kapısı haline getirilmiştir. Kapıkule Sınır Kapısı 2009
yılında büyük bir yenilenmeye gitmiş ve şuan ki modern
görüntüsünü kazanmıştır. Toplamda 330.000 metre kare alanda
hizmet vermekte olan kapıkule sınır kapısı ülkemizde ve Avrupa
da birinci, dünyada ise ikinci büyüklükteki sınır kapısı olma
özelliğine sahiptir. |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
DARÜL HADİS
CAMİİ
1435 yılında II. Murat tarafından Tunca nehri kıyısında
yaptırılmıştır.. Caminin yanındaki türbelerde II. Murat'ın iki
oğlu ile III. Mustafa ve III. Ahmet'in çocuklarının kabirleri
vardır.
Rivayet edildiğine göre, Edirne Kalesinin Germe Kapı Caddesi
denilen tenha ve terkedilmiş bir bölgesine, bir kış sabahı daha
gün doğmadan önce inşaat ustaları toplanmaya başlamış. Bu durumu
gören halk da merakla olacakları seyretmeye koyulmuştu. Az sonra
Sultan 2.Murat’ta buraya teşrif etmesin mi ? Kurbanlar kesilmiş,
dualar okunmuş, çevredeki herkese ihsanlar dağıtılmış ve bizzat
padişah tarafından bu ücra mekana bir temel taşı konulmuş.
Sonrasında büyük bir hızla inşaat başlamıştı. Merakla oraya
toplanan Edirneliler olayın detaylarını sonradan öğrenmişler.
Meğer gece Sultan Murad rüyasında Peygamber Efendimizi (SAV)
görmüş. Hz.Peygamber kendisinden, bu mekanda bir Darülhadis inşa
etmesini istemiş. Hz. Muhammed (SAV) ve ona ait her şeye düşkün
her Osmanlı gibi Sultan Murad’ta bu emri hiç geciktirmeden
yerine getirmek için hemen rüyayı gördüğü uykudan uyanır uyanmaz
inşaat hazırlıklarına başlanmasını emretmiş ve buraya ilk temel
taşını da kendi elleri ile koymuş.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|