Edirne’nin tümüyle genel bir görüntüsünü çekmek için Yıldırım semti üzerinde bulunan Hıdırlık Tepesi’ne çıkmak gerekir. Balkan Savaşı’nın en önemli karargâhlarından olan Hıdırlık Tabya’nın da bulunduğu bu tepe fotoğrafçılara gündüz ya da gece güzel manzaralar sunar.

Selimiye’nin yakın siluetinin çekilebileceği ender noktalardan biri Kıyık tepesi adı verilen yerdir. Hilly Hotel kavşağından Bel. Koop’a doğru inerken, 200 metre kadar ileride durulduğunda Selimiye Camii görkemli yapısıyla fotoğrafçıları karşılar. Bu noktadan yapılacak en güzel çekimler de akşam saatlerinde yapılanlarıdır. Selimiye’nin ışıklarının yandığı saatler de fotoğrafçılara doyumsuz görüntüler sunar.

İslam mimarisinin gücünü ve etkisini anlatan en iyi fotoğraflardan biri Selimiye Camisi’ndeki namaz anını kuş bakışı anlatan bu fotoğraftır. Selimiye’nin dış kubbesinden içeriye giren bir yol bulunmakta ve buradan kedi yolu dediğimiz kubbenin iç kasnağına giriş yapılmaktadır. İşte bu çok dar alanda ve tehlikeli olan bu çekim her fotoğrafçının hayalini süsler. Yalnız Diyanet ya da müftülükten özel izin alabilenler bu çekimi yapabilirler.

Kapıkule’den Edirne’ye girenleri dünyanın belki de mistik görüntüsü karşılar. Bu görüntü Selimiye ve Üç Şerefeli Camilerinin üst üste yığılmış toplam 8 minaresinin oluşturduğu son derece etkili manzaradır. Gazimihal Köprüsü’ne girmeden sola doğru Sultan II.Bayezid Külliyesi’ne doğru uzanan sedde üzerinden bu manzaranın fotoğrafını çekmek mümkündür. En çok da dolunayın yılın belirli günlerinde bu çoklu minareler arasında doğduğu muhteşem manzara tercih edilir.

Edirne’nin iki çok önemli tarihi eseri, başka hiçbir yapıyla karışmadan yalın olarak fotoğraflamanın tek bir noktası vardır. Eski Toki binalarının hemen altındaki Ticaret Borsasına giden yol kenarından Muradiye Camii ile Selimiye Camii bu şekilde kadraja yansır. Akşam saatlerinde ve ışıkların yanmaya başladığı anlarda doyumsuz fotoğraflar çekmek mümkündür

Edirne’nin farklı dinlere mensup iki seçkin eserini de tek kadraja sığdırmak mümkündür. Cuma Pazarı ile Tunca Nehri arasındaki seddenin üzerine çıkıldığında Sinagogun kubbeleri ile Selimiye’nin bir arada olduğu böyle bir açı ortaya çıkar. Bu fotoğrafı çekmek için de 135 mm ve üzeri dar açılı lenslere ihtiyaç vardır.

Çok az fotoğrafçıya nasip olacak bu görüntü için kilisenin Doğu yönündeki apartmanlardan birinin çatısına çıkmak gerekir. Tam doğru açıyı ve doğru zamanı bulmak oldukça zordur ve ciddi bir ön araştırmayı gerektirir. Uygun apartmanı bulup çatısına çıkma izni almak da işin ayrıca bir zor tarafı.

Meriç Köprüsü her haliyle güzel fotoğraflar vermesine rağmen akşamın ilk saatlerinde çekilmiş fotoğrafı en doyumsuz olanıdır. Meriç Köprüsü’nün Karaağaç tarafına geçer geçmez hemen sağ altta olan teras ile Emirgan Çay Bahçesi’nden akşam aydınlatmaları ve gece mavisi tonlarında böyle bir fotoğraf çekilebilir.

Edirne Sarayı kalıntıları Osmanlı’nın günümüze ulaşmış en önemli tarihi değerlerinden biridir. Bu saray, 1450'de II. Murat zamanında Tunca Nehri kenarında temeli atılmış ve oğlu Fatih Sultan Mehmet tarafından bitirilerek kullanılmaya başlanmıştır. Kanuni Sultan Süleyman ve diğer padişahlar zamanında da saray sürekli tamir edilerek yeni binalar eklenmiştir. 1829 yılındaki Rus işgali esnasında da yanarak büyük hasar görmüştür. Bu sarayın günümüze ulaşan çok az parçasından biri de Bab-ı Sade Kapısı’dır. Hemen arkasında sarayın ana binası olan Cihannüma Kasrı’nın da gözüktüğü bu kadraj fotoğrafçıların ilgisiniçeken önemli açılardan biridir.

Ara Güler’in dünyaca ünlü “Allah ve Kadın” adlı fotoğrafı bu caminin hat yazıları altında çekildiği için bu fotoğraftan esinlenen birçok fotoğrafçı Edirne’ye geldiğinde soluğu Edirne’nin ilk büyük sultan Camisi olan Eski Camii’de alır. Caminin taş kapısından girer girmez son cemaat yerinin sağ ve sol duvarlarında büyük harflerle Allah ( cc ), sol tarafında ise Hz. Muhammed ( sav ) nakşedilen yazısı bulunur. İç mekânın duvarlarında da yine büyük hat yazıları bulunur. Bu yazılar fotoğraflara olağanüstü mistik bir tat katar.

Edirne’yi Karaağaç’a bağlayan yaklaşık 4 kilometrelik yol, ülkemizin en romantik yollarından biri olarak kabul edilir. Sağlı sollu asırlık söğüt ağaçları ile bezeli ve parke taşlı bu nostaljik yol her mevsimde fotoğrafçılara güzel manzaralar sunarken özellikle kış mevsiminde kar altındaki manzarası fotoğrafçılar için bulunmaz bir kadraj imkanı sunar. Özellikjle Edirne’de yaşayan fotoğrafçılar kar yağdığı zamanlar soluğu Karaağaç Yolu’non bu eşsiz manzarasında alır.

Edirne’nin en çok fotoğraflanan yerlerinden biri Karaağaç’ta bulunan Mimar Kemalettin eseri tarihi gar binasıdır. Ulusal mimarlık akımının en seçkin örneklerinden biri olan bu yapının eşsiz mimarisi ve hemen yanında bulunan nostaljik tren yerli ve yabancı fotoğrafçıların akınına uğrar. Şu an Güzel Sanatlar Fakültesi binası olarak kullanılan bu yapının hemen yakınında 1998 yılında inşa edilen Lozan Anıtı da yine dikkat çeken görsel bir güzellik teşkil eder.

Osmanlı İmparatorluğu’na sığınan Yahudilerin 1905 yılında çıkan büyük yangında bütün sinagogları tamamen yanarak yok olması üzerine padişah II. Abdülhamit’in fermanı ile inşa edilerek 1907 yılında hizmete girmiştir. Uzun yıllar kendi kaderine terk edildiği için 1990’lı yıllarda bakımsızlıktan yıkılan bu bina Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restore edilmesinden sonra oldukça dikkat çeken turistik mekânlardan biri haline gelmiştir. Bu önemli eser, mimarisindeki estetik unsurlar ve içinin renkli yapısı nedeniyle fotoğrafçıların oldukça dikkatini çekmektedir. Fotoğrafçılar bu yapının daha çok ön cephesini, içerinin tavan yapısını ve diğer mimari detaylarını fotoğraflamaktadırlar. Zaman zaman bu yapıda gerçekleştirilen ayinler ve konserler yine fotoğrafçıların ilgilendiği etkinlikler arasında yeralmaktadır.

Edirne’de, biri Kıyık semtinde, diğeri ise Kirişhane’de olmak üzere 2 Bulgar kilisesi, turistlerin ve fotoğrafçıların ilgisini çeken yerler arasındadır. Bunlardan en önemlisi, 19. yüzyılda Bulgar asıllı vatandaşların yoğun olarak yaşadıkları Kıyık semtinde inşa edilen ve halk arasında Bulgar Kilisesi diye adlandırılan Sveti Georgi. Kilisesi’dir. Bu kilisede her Pazar ve Hristiyanlığın önemli günlerinde ayinler yapılmaktadır. Bu ayin anları fotoğrafçıların en çık çalıştığı konular arsına girmektedir.

Edirne’nin günümüze ulaşan 3 adet önemli kapalı çarşısı vardır. Üçü de şehrin merkezindedir. Bunlardan en önemlisi Kanuni Sultan Süleyman’ın sadrazamlarından Hersekli Semiz Ali Paşa’nın 1561-1569’ yılları arasında Mimar Sinan’a yaptırttığı Alipaşa Çarşısı’dır. Diğer ikisi ise Selimiye Arastası ve Bedesten çarşılarıdır. Bu üç çarşı da fotoğrafçıların uğrayıp çekim yaptıkları kapalı alanlardır. Bunlardan özellikle Alipaşa Çarşısı en çok fotoğrafı çekilen eserler arasındadır. 300 metrelik uzun yapısıyla önemli bir derinlik hissi verdiğinden fotoğrafçıların çekim için tercih ettiği önemli mekânlardan biridir. 130 dükkânı ve 6 kapısı bulunan bu tarihi çarşı, günün her saatindeki kalabalık müşterisi, güler yüzlü esnafları, rengârenk atmosferi ve kırmızı beyaz kemerlerinin verdiği grafiksel ve ritmik etkisi ile yerli ve yabancı fotoğrafçıları kendisine çeker.

Yeni İmaret semtinde, Tunca Nehri kenarında bulunan Sultan II. Bayezid Külliyesi Edirne’nin en dikkat çekici yapılarından biridir. Bu külliyenin en önemli bölümü olan Darüşşifanın nehre doğru bakan arka cephesi ise en güzel fotoğraf veren yerdir. Altıgen iç mekân üzerine kurulan büyük kubbe ve onu çevreleyen küçük kubbeler oluşturduğu simetrik yapısı ile estetik ve etkili bir görsellik oluşturur. Özellikle akşam saatlerinde yapılan çekimler bu önemli mimarlık harikasını mistik ve etkili bir atmosfere büründürür.

Karaağaç Edirne’nin son yıllarda yıldızı parlayan turistik mahallelerinden biridir. Geçmişte tren garının bu mahallede olması nedeniyle başta konsolosluklar olmak üzere elit bir tabakanın yaşadığı Karaağaç semti, geçmişi günümüze taşıyan ev ve konakları ile dikkat çeker. Bunlardan çoğu restore edilerek cafelere dönüştürülse de bazıları otantik ve nostaljik yapılarıyla ile zamana direnmeye devam etmektedir. Mimari özellikleri ile dikkat çeken bu evler fotoğrafçıların en çok ilgi gösterdiği mekânlar arasındadır.

Edine’nin göz alabildiğince uzanan tarlaları yaz mevsiminde sarıya bürünür. Çünkü Trakya çiftçisinin en çok ektiği ürünlerin başında ayçiçeği gelir. Bu sonsuz sarı tatlalar yine fotoğrafçıların en çok ilgi gösterdiği konular arasındadır.

Son yıllarda ekim alanları hızla artan lavanta tarlaları Edirne ve yakın çevresinde oldukça popüler bir hale gelmiştir. Merkez ve yakın köylerde üretilen lavantalar, mor çiçeklere büründüğü vakit adeta fotoğrafçıların çekim platosuna dönüşür. Bu kapsamda düzenlenen “Lavanta Günleri” etkinlikleri, çok sayıda fotoğrafçıyı kendisine çeker.

Kakava Bayramı Edirne’deki Roman vatandaşların her yıl büyük bir şenlikle kutladığı önemli etkinliklerden biridir. Bu bayram 5 Mayıs akşam saatlerinde Edirne Sarayiçi’nde büyük Kakava ateşi yakılması ve çeşitli eğlencelerle başlayıp 6 Mayıs sabahı, Tunca kenarında yapılan çeşitli rituellerle sona erer. Hem ateşin görsel etkisi hem de Roman vatandaşların rengârenk kıyafetleri içindeki dansları rekor sayıda fotoğrafçının bu etkinliğe katılmasına vesile olur.

Dünyada en çok fotoğraflanan geleneksel sporların başında 660 yılı aşkın bir süredir yapılmakta olan Kırkpınar Yağlı Güreşleri gelmektedir. Edirne bu etkinliğin yapıldığı tarihlerde adeta hem güreş severlerin hem de fotoğrafçıların akınına uğrar. Fotoğraf çekme talebi o kadar fazladır ki, sanatçılar günler öncesinden belediyeye başvurup akredite olmak zorundadır. Saha kenarına güçlü tele objektifleri ile dizilen onlarca fotoğrafçı en güzel kadrajı yakalamanın heyecanı içinde olurlar.